25 Mayıs 2009

Dünya kavuniçi

23.02.2006'da taksim burger king'in önünde tanıştım. Kahverengi adidas spor ayakkabıları vardı. Orjinaldi lan.

Lafmacuuuuuuun

Sen de benim hatalarımdan birisin.
Günah mı çıkaralım şimdi yani, benim de hatalarım oldu felan. Hassiktir be rıfat abi!
Yaklaşık 2 yılımı geçirdim o mekanda, 5 kişi birleşip birilerine ayar verirken gül gül ölürken, ayar aldığımız vakit de avına ortak olunmaya çalışmış aslan kadar yırtıcıydık. Çok eğlendim inkar edemem lakin çoook zamanımın üzerine sifon çekmişliğim var. Finale çalışmadım lan entry yazıcam diye.
O da öyle bir furyaydı, geçti gitti. Lafmacun yaa,
ben bazı bazı kendime inanamıyorum.
Gölgelerin gücüne gitmesin, Tanrı'ya inanıyorum.


Peynir gemisi günlüğünden...

Bir de bilgi sözlük vardı dur neyse.

18 Mayıs 2009

Yeter ama artık

Bana bak kavuniçi. Bana bak solucan. Bana bak lan uzaylı zekiye. Ne biçim ekmeğini yedin bu tembelliğin ya. Bıkmadın mı koçyiğit? Yok potansiyel varmış da kinetik yokmuş yok hiç çalışamıyomuş. Program koymalar alttaki gibi, ders çalışırken fotoğraf çekip eğlenmeler filan. Sırada ne var? Ne kaldı başka kondüktör? Oblomov bile tiksindi artık ha. Yarından tezi yok başarıdan başarıya koşan eş dost çocuğu gibi davranacaksın. Bugün mezun olacakmış gibi yorgun, yarın master yapacakmış gibi azimli olacaksın. Hadi bakayım.

17 Mayıs 2009

Ben Çok Çalışkan Bir Kızımdır Aslında

26 haziran 2009, cum'a günü görüşürüz canikolar.

16 Mayıs 2009

Öyle İcap etti

İcabına bakamıyorum.

14 Mayıs 2009

Yanlış Biliyorsunuz

Hemen size doğrusunu söyleyeyim. Allah kişiye kaldıramayacağı yükü verir. Sonucunda, kimi sinkaf eyleyerekten aşkın ıstırabına, intihar eder. Kimi bu yükün altında ezilir, intizar eder.

Kaplumbağa gibi boynunu içeri çekip estağfur edenlerdense, şimdilik bahsetmek istemiyorum.

12 Mayıs 2009

Saçınızı Hangi Tarafa Ayırıyosunuz Hamfendi?

Kardeşim blog açmış ya, canını yerim ben onun. Camiamıza hayırlı uğurlu olsun.

Sırtlanların toplumumuzdaki yeri ve önemini öğrenmek için lütfen tıklayın.

Bizim Kız İçine Kapandı Odasında Son Ses Müzik Dinleyip Ağlıyor

Bizim köyde arada söz/nişan olmadan konuşulan çocuğa Kuddusi deniliyo. Bir nevi herkesin bildiği şifre işte. Bu mesela çocuk süper demek. Kuddusi napıyo, Kuddisi nasıl, felan. Kuddusi'yle ilgili komik bişi anlatıcaktım şimdi, ama vazgeçtim: ne gerek var ya ... Yani canım sıkkın zaten, sigara olsa içerim şu an, ama yok ya. Keşke olsaydı, keşke içseydim.

Sigarayı seviyom bazen. Senede dört beş kere felan. Yakbadim ya. Ne zaman istesem geliyo, sonra uzun süre görüşmüyoz. Aramızda vay öyle bağlılıkmış, py şöyle sorumlulukmuş gibi saçma şeyler yok, temiz iş ya. Net. Gidip babamın pakedinden çalsam şimdi, kokusuna annem uyanır kesin diğer odadan, dedektör gibi kadın. En iyisi nefsime hâkim olmayı öğrenmek. Öğrendim zaten minimal geri beslemelerle yaşıyom, fazlasına göz koymuyom, onun yerine gözümden bi' damla yaş süzülüp doluyo gamzelerime. Gamzem de yok benim ya, olsa ama sinematik bi' görüntü çıkardı ortaya de mi. Mal gibi üstüme başıma dökülüyo bee, sümüklerime karışıyo iyrenç bi' durum gerçekten. Ama ağlarken gözlerim güzel oluyo Allah için, derinleşiyo böyle, nice adamlar içlerinde kulaç atmak istedi de izin vermedim.

Çok ağlattınız lan beni siz. "Alacağınız olsun, siz de ağlayın" demiyorum, karma zaten belanızı verecek; ama gülmeniz de beni bağlamıyo yani. Yıldız Tilbe gelse "sen de sev sevilme e mi" şarkısını söylese şuraya cuk otururdu. Annemle bi' kere pazarda gidiyoduk, bi' tezgâhın önünde durduk böyle, elma tezgâhı. Bizden önceki kadın elmayı dişleyip gitti, bizim de elmaları gözümüz tutmadı ilerlemeye karar verdik. Adam anneme kızdı elmayı ısırdın almıyosun diye. Annem de dedi "ben ısırmadım" Adam ısrar etti "sen ısırdın" Annem elmayı aldığı gibi adamın kafasına fırlatmıştı ahuahau çok komikti kadın ya. Zeyna olmuştu o an benim gözümde. Bi' de köpeklerden hiç korkmuyo. Ben bazen okula sabahın köründe gidecek olunca, hava da epey karanlık oluyo yani, çok köpek oluyo bizim mahallede nedense. Annem çıkıyo dışarı beni durağa kadar bırakıyo ya. Canım kadın inşallah ömrün Japonların ömrü gibi olur. Bibendum gibisin zaten, seni sevmemek gibi bir lüksüm yok.

Hemeseni de sildim bilgisayarımdan, meebodan giriyorum, ondan da çabucak sıkılıyorum. Ben zaten çok sıkıcı bi' insan oldum artık, kimseyle iletişime girmek de istemiyom ya, herkesi sıkıyo gibiyim. Keşke çiçek olsaydım, akşamaca sus pus durur güneşe tapardım. En azından bi' anlamım olurdu. Ellerimi kiremledim, saçımı da tarayıp yatıcam şimdi. Rüyamda ne görecem acaba?

10 Mayıs 2009

İzin Verirseniz Sizi Yeni Kızımla Tanıştırayım

Bunu yapayım. Yapayım çünkü: üzünçlerime ortak olan sizleri, sevinçlerimin iştihamıyla da boğmak isterim.


İsmi Munise. Büyüyünce "Ya işte adımın hikâyesi böyleyken böyle, benim annem edebiyata çok meraklıdır," diye hava atacak. Yalnız ufak bi' sorunumuz var ki, babası kızımızı bir türlü kabullenemiyor. Neymiş? Uzak Doğuluymuş. Malatyalı ayol bildiğin. Uzaksa uzak, doğuysa doğu: hahayt.

Ya Ben Bazen Bazı Şeylere Çok Üzülüyorum

Utanmadan yapıyorum bunu. Çünkü her ne kadar belli etmesem de "benim de canım var, ben de insanım" Kalbim var benim bi' tane, dört odacıklı, kutu gibi, sıcacık bi' kalp: ohiy. Üzülüyom işte bazen. Ağlıyom bazenleri ben. Gönül hep gülmek istiyor ama hayat işte, needecesin ...
Seni ben unutmak istemedim ki,
Uzayan yollara neden inandın?
Geçenlerde otobüse binmişim böyle, benden başka baya insanlar da binmiş, kalabalık yani bildiğin. Benden sonraki durakta bi' amca bindi, otobüse bindi, sen ben gibi bindi yani, normaldi her şey. Amca ayakta duruyodu, az önce söylemiştim, kalabalıktı otobüs, otobüs tıngır mıngır gidiyodu, yediyordu elif kağnısını kara geceden geceden ...
Seni unutsaydım bekler miydim hiç?
Bir derdime bin dert ekler miydim hiç?
Sonra kesif kesif [haa ha] bi' soğan kokusu kapladı otobüsü. Bu kokunun kaynağı üzerinde düşünmeye başladım, fazla düşünmüşüm kafam ağrıdı. [naber karyola kardeşim] Epilepsi hastası vardır belki otobüste, nöbeti yaklaşmıştır da o yüzden böyle soğanı ortadan ikiye yarmıştır diye ince hesaplar yaptım mesela. Ama şu yeryüzünde karşılaştığım bir insan evladı da benden ince olmadı yani!! ...
Bana sen uzaktan sitem ettikçe,
Benim ümitlerim elimden tutmaz.
Yaa düşünüp kafamı ağrıtmaya gerek yokmuş, az şöyle gözlerimi geriye diktiğimde gördüm ki; benden sonra otobüse binen amca soğanlı ekmeğe yumulmuş. Ahh o ne şevkli yiyiştir, kuzu pirzola yahut incik kebabı sanki eldeki, nasıl bir azim. En son Perihan Savaş Sezercik filminde fasülye yedi böyle, o kadar diyim ben size. Ya nasıl da keskin bi' koku anlatamam, inip yeni bi' otobüse binmeyi bile düşündüm, ama takdir edeceksiniz ki: param yoktu. [vardı da kıyamadım, ğüğü] İstikamet de Eminönü ve biz Şişhane'deyiz o an, düşün yani en fazla 15 dakika bekleyeceksin amca, at beni denizlere gerçekten. İşte üzüntüm tam olarak o noktada başladı, milattan sonra 2009 yıl geçmesine rağmen medeniyeti yakalayamamış olmak çok acı bi' şeydir bence. Hee, lümpenim, he ...
O yalan sozlere sakın inanma,
Seneler geçse de seven unutmaz.

9 Mayıs 2009

Öğrenci Öğrencinin Dostudur

Hadi hep birlikte Emrak Adama tıklayalım.


ahuahuah reklamlarına yani. Öteki türlüsüne Dilşad kızar. Dilşad kızarsa hoş olmaz.

Pazara Gidip Bir Tavuk Alıcam Ama Galiba Pazarda Hiç Tavuk Yok

Acil Servis'in önündeki bekleme salonunda gecenin bi' körü ders çalışmak hoş bir şey değil bence. Şayet hoş bir şey olsaydı, "hoş bir şey" derdim; ama demiyorum. Çünkü bi' kere, her şeyi geçelim, kalabalık "içerde yakını olan ve acısını konuşarak dışavuran" ekspresyonizme gönülden bağlı insanlardan oluşuyor. Ya Türk halkı neden bu kadar meraklı ve bu merakına neden bu kadar çok yenik düşüyor, anlayamıyorum gerçekten. Onlar da beni anlayamıyorlar, gerçekten. Biz birbirimizi anlayamıyoruz hakim bey, aynı dili konuşuyoruz ama ayrı dili konuşuyoruz, huzurumuz kalmadı boşanmakistiyoruz. Uykum göz kapaklarıma yukarıdan baskı yapıyor zaten. Sen neden burada ders çalışıyorsun? Bu gürültüde ders çalışmak zor olmuyor mu? [E susun o zaman?] Vallahi hayat devam ediyor abi, ne yapalım. Değiştiremediğimiz şeylere alışacağız. Yaşasın tersine devrim. Haa ha. Hahaha. Hah.

Ya hayat çok zor hakkaten ve bi' teyze vardı o çok ilginçti mesela. Ambulansla geldiler böyle, kocası sirozmuş 70beş yaşındaymış. İki leğen kan kusmuş öyle böyle değilmiş. Bunu olay anında yanında olmayan kızına yüz kere filan söyledi. İki leğen. Bizlerle de tek tek paylaştı durumu, ne diyeceğimizi bilemedik. Ya umrumda değil diyemem üzüldüm tabii ki, ama orada o an adam öledebilir yani oturup ağlar mıyım ağlamam böyle de bencilim. Birinci dereceden olayın görgü tanığı oldum diye, hiç tanımadığım bir erkeğe usulca sokulup elveda diyecek hâlim yok. Ay insan gibi insanlığa hakkını verip içli bir şeyler yazmak isterdim gerçekten, ama insanlar doğduktan sonra bir de yetmiş5 yaşına kadar geldilerse ölüyorlar yani. Ölmezlerse o zaman sorun var demektir. Bu gerçeği kabul edebilsek kalan sağlar olarak acı çekmeden yaşamımıza devam edebileceğiz, ama idrak yollarımız enfeksiyonlu bi' kere. Nötropenik ateş an meselesi. 70 yaşasam bana yeter de artar ayrıca. 60dan sonra sıkıcı oluyodur zaten bence. Her yerim büzüşmüş, havası alınmış bir balon gibi olmuşum, bıngıl bıngıl ayy. Ne be nee? Sanki ben yaşlandırıyorum sizi, ben doğurup ben öldürüyorum sanki, doğruları söylemek suç olmuş bu memlekette. Ben de mi 10. köy arayayım kendime ne yapayım off. Beyin göçüne mi katılayım, istediğiniz bu mu? Eğer istediğiniz buysa ben yaparım yani göçürürüm beynimi siz hiç canınızı sıkmayın.

Sağlık sistemi diye bir şey var mıydı eskiden bilmiyorum; ama önceden vardıysa artık çökmüş, haberiniz olsun. Benim asıl demek istediğim buydu.

4 Mayıs 2009

Dilşad senden Allah razı olsun. Allah razı olsun senden Dilşad. Bütün sınavların iyi geçsin. Emrak adam artık baba olma fikrine aşina olsun. Bir oğlun olsun adı Can olsun ahuahua. Bi' siteyle tanıştırdı beni. Böyle internet sitesi weblebili. Söliyim de siz girin ahah nah. Neyse güzel bir insanla tanıştım sayesinde. Ceylan Ertem. Bi' de güzel bi' şarkıyla. Ahajahajhaj sözlük burası de mi şarkı sözü de kopyalayayım. Onu da yapayım aaaağmınakoyım.

serbest kalp düşmesi
iki sebepten olur
birincisi taraflardan birinin
aniden çekilmesi,
ikincisi, dış etkenlerin hızlıca tepkimeye girerek
katalizör görevi üstlenmesidir
düşmenin ivmesi
yerçekimine bağlı değildir
bu, asıl düşmenin üçüncü sebebidir.
düşüş ivmesinin dört değişkeni vardır
birincisi dengesiz sevgi dağılımı
ikincisi modern hayatın salınımları
üçüncüsü beş para etmez diğer bir kadın
ve dördüncüsü hava muhalefetleridir
serbest kalp düşmesi her bireyin hayatında
en az iki, en fazla sekiz kere görülür
serbest kalp düşmesi.

Bugünlerde Nasıl Mutlu Oluyorum?

İşte bu kızıl kafayı izleyerek:

Bibbidi Bobbidi Boo

Patso

Bugün uyandım böyle telefonun alarmıyla off diye. Ben her gün böyle telefonun alarmıyla off diye uyanırım zaten de mesele o değil. Mesele şu ki; bu sabah yine her sabahki gibi istanbul'a karşı böyle oflayarak uyandığımda saat beşi geçiyodu. Beş diyosam -daha 17 17 17 değil- 05 yani, olup da vermeyenin... Oha biraz daha uyurum dedim, alarmı erteledim. Biraz daha biraz daha. Derken saat yedi oldu. 2 saatlik uyanma payı da iyiymiş he. Hakkaten "şimdi yatayım sabah erkenden kalkar çalışırım" lafına hakkını vermiştim. İki tane sınava girip çıktım neticede, affedersiniz ki bokum gibi geçti ikisi de canikolar. bir bınavdan çıkıp diğerini beklerken psikologa gitmeyi filan düşündüm hatta. karşısına geçip "merhaba psikolog hazretleri, ben kulunuz kavuniçi, iyileşmezsem param iade mi?" diye bir üçlük attırsam, bu konsantre problemimi aşabilir miydim lan? Evet abi, konsantre problemim vardı benim. Bi' filmi tamamen izleyemiyor, okuduğum kitabı iki dakika sonra elimden bırakıyordum. Yaprak dökümü keyfimi bile tamamına erdiremedim bu yüzden, off her şeyden sıkılıyorum. Düşün bi' de ders çalışçam ben. Hahaha şaka gibi lan.

Sonra bissürü yerlere gittim, paso filan yeniledim. Çiş bastırdı o arada, parama kıyıp tuvalete giremedim. Hem pis olurdu yaa kendi tuvaletin gibisi var mıydı şu memlekette. İçinde bok var olum onun ama yine de sahipleniyoruz tuğaletimizi ne garip iş. Eve gelmeme az kalmışken de yolun üstündeki fast foodçu amcaya uğrayıp, patso siparişi verdim. Patso siparişi eheheh ıstakoz var içinde amına koyim. Size ne o da benim keyfim.

Adam 'ölmüş sosis'in bi' tanesini sos havuzundan çıkarıp ekmeğin arasına yatırdı, oh şit çektim maliyet yükselecek. "Napıyosun abi ay sonunu çıkaramıycam" dermiş gibi bakmaya başladım buna. Göz göze geldik biz bu enkırmenle, "sadeydi de mi sizin patso?" dedi bana. Evet dedim, "dışardan ET yemeyen kibar kız" imajı çipildettim gözlerimde. Ekmeğin içinde hareketsiz yatan sosisi çıkardı havuza geri koydu. Ekmeğe sos bulaşmıştı, "ekmeği değiştiriyim mi?" dedi. "Kenar mahalle dilberiyim ben, bana koymaz öyle şeyler" imajımla kemosentez yaparak abiyi refüze ettim. Bu patatesleri doldurmaya başladı ekmeğe. Ama nasıl çok koyuyo, sanırsın ki yıllardır hasret kalmış. Tamam patso gördüm, yedim yani daha önce, hep yiyom; ama bu yükleme aşırı geldi. Yawdedi "şu açın karnını doyurayım," ben de içimden dedim "heralde beni beğendi o yüzden abanıyo pattize." Benim herif Ödemişli ya. Pattizle mi kandıracaksın beni ulan? Paketledi verdi sonra, dedim ne kadar, dedi 2,5. Anladım patatesin bolluğunun nerden geldiğini bu sayede. İstanbul şartlarında 2,5 lira bi' patsoya çok. 1,5 iyi. Ama patatesi bol sonuçta, iskenderin de etibol olunca fark ödüyosun. Sonra bi' kere garson bize dedi ki iskenderinizin eti bol mu olsun, biz de fiyatın tuzlanacağından habersiz "oh yes" dedik. Hesap kol gibi girdi sonra yine dedik: oh yes.

Patatesimi plastik şeytan yabasıyla bir bir yemeye başladım. Bir yandan da eve doğru yol alıyorum böyle bıdı bıdı. Bi' adamla karşılaştım dedi ki "ben de yiyebilir miyim?" duymamış gibi yaptım, yürümeye devam ettim; ama kötü laf koymuştu. Şimdi tutsam "bu adam bana böyle dedi" desem herkes bana götüyle gülerdi. Adamın kötü niyetini ispatlayamazdım yani azıcık ucundan versen demiş gibi olmuştu. İçimden bissürü küfür ettim ona. Edebimizle bi' patates bile yiyemiycek miydik yaa? Kızdım ben bu adama, çok kızdım. Kızdıkça yumuldum patatese. Patateslerin çoğunu yedim ekmeği kapatıp yemeye başladım sonra. Bunun gözü mü kalmış bedduası mı tutmuş neyse artık, boğazımda kaldı petetes. Ama o kadar sinirliyim ki yani, bi yandan boğazıma diziliyo, bi yandan yemeye devam ediyorum. En son toraksım ayı gibi şişti, hıçkırık tuttu, nefes almakta zorlandım: dedim durayım. "Ekmekten yumruk" aşağı insin diye bekliyorum, ama bunu istememdeki sebep nefes alabilmek değil, patsomu yemeye devam edebilmek. ahahahayık. Sonra bitirdim patatesi eve geldim oturdum sandalyeye. Sen de bunları ne diye okuyosun bok varmış gibi sevimsiz misin nesin anlamam. Hadi ben patso hakkında bu kadar saçma sapan bişey yazdım işim gücüm yok benim sana ne oluyor hayatın anlamını mı fısıldıcam sana ne sandın sen beni bee? Patso ya altı üstü patso. Metrobüs gibi. Patates sosis. Bunu okuycağna git iki sayfa not oku bak arkadaşların mezun oldu biz sana hâlâ para yatırıyoz.

3 Mayıs 2009

Burdurlu bayan arkadaşlar

ahxahxhaxhahxha. lan geçen gittiğimde saydım zaten 20 tane mi ne bunlar. gugılda mı bulacaksınız ahlaksız herifler. ayrıca hepsi bacımız, yengemiz, eltimiz olurlar. hayvanlık yapmayın. romanya kadar konya var lan 3 adım uzağınızda. büyük düşünün azıcık. bu kibarlığa arkadaş mı yok?