21 Temmuz 2009

ses çıkaran ayakkabılarımla
kaldırımda yürüdüğümde,
ayağına nal çakılmış at gibi
hissediyorum kendimi.

23 Haziran 2009

ehehe HOCAM Siz Hepimizi Cebinizden Çıkarırsınız VALLAA :)

Gaylara gel yaa. Elleri de oğuşturuyor böyle karasinek gibi tükmükleyip tükmükleyip. O hoca da götünün ağarmış kılına filan bakmadan komissuralarını kulak memelerine yapıştırayazıyor. Baya baya zor şey olm. 50'den sonrası ziyan bu hayatın.

Nakabayashi ve Arkadaşlarıyla Sucuk Kızarttık Geçen Gün, Gözlerim Yandı Dumandan.

Çengelköy'de Erbab Kafe diye bir yer var. Manzarası, ortamı filan her şeyiyle baya güzel, yani ne dicektim sana: nezih. Sevgilinizlen elele tutuşup gidebilirsiniz, istemek başarmanın yarısıdır diyolar, ben hep yarısında kaldığım için başaramıyom galiba. Tabii içeri girmeden önce cüzdanınızı kontrol edin, birisi çarpmış olmasın, manitanın yanında rezil olmayasanız karındaş :))) Burası büyük şehir, ayaküstü dalağını sökerler haberin olmaz oluum. İSTANBUL ESKİSİ GİBİ TEKİN DEĞİL, çok değişti. Sonra bu kafede KUDRET ABİ diye bir adam var çxözçxözçx. Kendisi garson ama garson boy değil, uzun ince böyle kır saçlı top sakallı filan :)) İşte kendisi, xx kromozomlular olarak çılgın bakire ilan ettiğimiz, erkeklere iltimas geçerken kızları itin götüne tıpa yapan aasabi hocalarımızın meğn versiyonu. Servis yaparken, erkeklere al da zıkkımlan bakışı atarken, kızlara gerçek bir hanımefendiymişçesine davranıyor. Ama böyle yavşaklığından diil, sarkmıyor yani, koruyor adam. ABİ çünkü, msne girince farklı melodi çalıyo bende :-))))))

Şimdi şey garip bu İsrafil var ya mesela melek hani. Adam bi' sur üfliycek diye telef oldu kâlû beladan bu yana lan. Bi' de koç moç indirdi, sırat köprüsünden geçerken o konuda yardımcı olacakmış, bütün olayı bu. Senelerdir bekliyor düşün. Adam bir sur üfleyecek diye dünyanın başlangıcından sonuna tanıklık ediyor, onun işi hepimizinkinden zor olm. Biz de neleri problem ediyoruz kendimize!! Askerden gelecek sevgilisini beklerken dokuz doğuran kızlar sayesinde dünya çok kalabalık bi' yer oldu yaa. N'apar n'eder şimdi İsrafil, ben merak ettim kendisini. Azrail mesela, deli gibi mesai, her gün kaç kişiyi öldürüyor filan. Mikail desen doğa olayları, yağmur çamur kar. Peki Cebrail'e ne demeli? Vahiyleri iletti, sırra kadem bastı adam. Hoca dedi ki işleri bittikten sonra yok olucakmış onlar, bak Cebrail gitmiş yani, yokluğunu hissetmedik bile. İsrafil, Cebrail'den ibret al, sonun karanlık, gel üfleme şu suru. Yattığımız yerde iyiyizdir belki be :(

25 Mayıs 2009

Dünya kavuniçi

23.02.2006'da taksim burger king'in önünde tanıştım. Kahverengi adidas spor ayakkabıları vardı. Orjinaldi lan.

Lafmacuuuuuuun

Sen de benim hatalarımdan birisin.
Günah mı çıkaralım şimdi yani, benim de hatalarım oldu felan. Hassiktir be rıfat abi!
Yaklaşık 2 yılımı geçirdim o mekanda, 5 kişi birleşip birilerine ayar verirken gül gül ölürken, ayar aldığımız vakit de avına ortak olunmaya çalışmış aslan kadar yırtıcıydık. Çok eğlendim inkar edemem lakin çoook zamanımın üzerine sifon çekmişliğim var. Finale çalışmadım lan entry yazıcam diye.
O da öyle bir furyaydı, geçti gitti. Lafmacun yaa,
ben bazı bazı kendime inanamıyorum.
Gölgelerin gücüne gitmesin, Tanrı'ya inanıyorum.


Peynir gemisi günlüğünden...

Bir de bilgi sözlük vardı dur neyse.

18 Mayıs 2009

Yeter ama artık

Bana bak kavuniçi. Bana bak solucan. Bana bak lan uzaylı zekiye. Ne biçim ekmeğini yedin bu tembelliğin ya. Bıkmadın mı koçyiğit? Yok potansiyel varmış da kinetik yokmuş yok hiç çalışamıyomuş. Program koymalar alttaki gibi, ders çalışırken fotoğraf çekip eğlenmeler filan. Sırada ne var? Ne kaldı başka kondüktör? Oblomov bile tiksindi artık ha. Yarından tezi yok başarıdan başarıya koşan eş dost çocuğu gibi davranacaksın. Bugün mezun olacakmış gibi yorgun, yarın master yapacakmış gibi azimli olacaksın. Hadi bakayım.

17 Mayıs 2009

Ben Çok Çalışkan Bir Kızımdır Aslında

26 haziran 2009, cum'a günü görüşürüz canikolar.

16 Mayıs 2009

Öyle İcap etti

İcabına bakamıyorum.

14 Mayıs 2009

Yanlış Biliyorsunuz

Hemen size doğrusunu söyleyeyim. Allah kişiye kaldıramayacağı yükü verir. Sonucunda, kimi sinkaf eyleyerekten aşkın ıstırabına, intihar eder. Kimi bu yükün altında ezilir, intizar eder.

Kaplumbağa gibi boynunu içeri çekip estağfur edenlerdense, şimdilik bahsetmek istemiyorum.

12 Mayıs 2009

Saçınızı Hangi Tarafa Ayırıyosunuz Hamfendi?

Kardeşim blog açmış ya, canını yerim ben onun. Camiamıza hayırlı uğurlu olsun.

Sırtlanların toplumumuzdaki yeri ve önemini öğrenmek için lütfen tıklayın.

Bizim Kız İçine Kapandı Odasında Son Ses Müzik Dinleyip Ağlıyor

Bizim köyde arada söz/nişan olmadan konuşulan çocuğa Kuddusi deniliyo. Bir nevi herkesin bildiği şifre işte. Bu mesela çocuk süper demek. Kuddusi napıyo, Kuddisi nasıl, felan. Kuddusi'yle ilgili komik bişi anlatıcaktım şimdi, ama vazgeçtim: ne gerek var ya ... Yani canım sıkkın zaten, sigara olsa içerim şu an, ama yok ya. Keşke olsaydı, keşke içseydim.

Sigarayı seviyom bazen. Senede dört beş kere felan. Yakbadim ya. Ne zaman istesem geliyo, sonra uzun süre görüşmüyoz. Aramızda vay öyle bağlılıkmış, py şöyle sorumlulukmuş gibi saçma şeyler yok, temiz iş ya. Net. Gidip babamın pakedinden çalsam şimdi, kokusuna annem uyanır kesin diğer odadan, dedektör gibi kadın. En iyisi nefsime hâkim olmayı öğrenmek. Öğrendim zaten minimal geri beslemelerle yaşıyom, fazlasına göz koymuyom, onun yerine gözümden bi' damla yaş süzülüp doluyo gamzelerime. Gamzem de yok benim ya, olsa ama sinematik bi' görüntü çıkardı ortaya de mi. Mal gibi üstüme başıma dökülüyo bee, sümüklerime karışıyo iyrenç bi' durum gerçekten. Ama ağlarken gözlerim güzel oluyo Allah için, derinleşiyo böyle, nice adamlar içlerinde kulaç atmak istedi de izin vermedim.

Çok ağlattınız lan beni siz. "Alacağınız olsun, siz de ağlayın" demiyorum, karma zaten belanızı verecek; ama gülmeniz de beni bağlamıyo yani. Yıldız Tilbe gelse "sen de sev sevilme e mi" şarkısını söylese şuraya cuk otururdu. Annemle bi' kere pazarda gidiyoduk, bi' tezgâhın önünde durduk böyle, elma tezgâhı. Bizden önceki kadın elmayı dişleyip gitti, bizim de elmaları gözümüz tutmadı ilerlemeye karar verdik. Adam anneme kızdı elmayı ısırdın almıyosun diye. Annem de dedi "ben ısırmadım" Adam ısrar etti "sen ısırdın" Annem elmayı aldığı gibi adamın kafasına fırlatmıştı ahuahau çok komikti kadın ya. Zeyna olmuştu o an benim gözümde. Bi' de köpeklerden hiç korkmuyo. Ben bazen okula sabahın köründe gidecek olunca, hava da epey karanlık oluyo yani, çok köpek oluyo bizim mahallede nedense. Annem çıkıyo dışarı beni durağa kadar bırakıyo ya. Canım kadın inşallah ömrün Japonların ömrü gibi olur. Bibendum gibisin zaten, seni sevmemek gibi bir lüksüm yok.

Hemeseni de sildim bilgisayarımdan, meebodan giriyorum, ondan da çabucak sıkılıyorum. Ben zaten çok sıkıcı bi' insan oldum artık, kimseyle iletişime girmek de istemiyom ya, herkesi sıkıyo gibiyim. Keşke çiçek olsaydım, akşamaca sus pus durur güneşe tapardım. En azından bi' anlamım olurdu. Ellerimi kiremledim, saçımı da tarayıp yatıcam şimdi. Rüyamda ne görecem acaba?

10 Mayıs 2009

İzin Verirseniz Sizi Yeni Kızımla Tanıştırayım

Bunu yapayım. Yapayım çünkü: üzünçlerime ortak olan sizleri, sevinçlerimin iştihamıyla da boğmak isterim.


İsmi Munise. Büyüyünce "Ya işte adımın hikâyesi böyleyken böyle, benim annem edebiyata çok meraklıdır," diye hava atacak. Yalnız ufak bi' sorunumuz var ki, babası kızımızı bir türlü kabullenemiyor. Neymiş? Uzak Doğuluymuş. Malatyalı ayol bildiğin. Uzaksa uzak, doğuysa doğu: hahayt.

Ya Ben Bazen Bazı Şeylere Çok Üzülüyorum

Utanmadan yapıyorum bunu. Çünkü her ne kadar belli etmesem de "benim de canım var, ben de insanım" Kalbim var benim bi' tane, dört odacıklı, kutu gibi, sıcacık bi' kalp: ohiy. Üzülüyom işte bazen. Ağlıyom bazenleri ben. Gönül hep gülmek istiyor ama hayat işte, needecesin ...
Seni ben unutmak istemedim ki,
Uzayan yollara neden inandın?
Geçenlerde otobüse binmişim böyle, benden başka baya insanlar da binmiş, kalabalık yani bildiğin. Benden sonraki durakta bi' amca bindi, otobüse bindi, sen ben gibi bindi yani, normaldi her şey. Amca ayakta duruyodu, az önce söylemiştim, kalabalıktı otobüs, otobüs tıngır mıngır gidiyodu, yediyordu elif kağnısını kara geceden geceden ...
Seni unutsaydım bekler miydim hiç?
Bir derdime bin dert ekler miydim hiç?
Sonra kesif kesif [haa ha] bi' soğan kokusu kapladı otobüsü. Bu kokunun kaynağı üzerinde düşünmeye başladım, fazla düşünmüşüm kafam ağrıdı. [naber karyola kardeşim] Epilepsi hastası vardır belki otobüste, nöbeti yaklaşmıştır da o yüzden böyle soğanı ortadan ikiye yarmıştır diye ince hesaplar yaptım mesela. Ama şu yeryüzünde karşılaştığım bir insan evladı da benden ince olmadı yani!! ...
Bana sen uzaktan sitem ettikçe,
Benim ümitlerim elimden tutmaz.
Yaa düşünüp kafamı ağrıtmaya gerek yokmuş, az şöyle gözlerimi geriye diktiğimde gördüm ki; benden sonra otobüse binen amca soğanlı ekmeğe yumulmuş. Ahh o ne şevkli yiyiştir, kuzu pirzola yahut incik kebabı sanki eldeki, nasıl bir azim. En son Perihan Savaş Sezercik filminde fasülye yedi böyle, o kadar diyim ben size. Ya nasıl da keskin bi' koku anlatamam, inip yeni bi' otobüse binmeyi bile düşündüm, ama takdir edeceksiniz ki: param yoktu. [vardı da kıyamadım, ğüğü] İstikamet de Eminönü ve biz Şişhane'deyiz o an, düşün yani en fazla 15 dakika bekleyeceksin amca, at beni denizlere gerçekten. İşte üzüntüm tam olarak o noktada başladı, milattan sonra 2009 yıl geçmesine rağmen medeniyeti yakalayamamış olmak çok acı bi' şeydir bence. Hee, lümpenim, he ...
O yalan sozlere sakın inanma,
Seneler geçse de seven unutmaz.

9 Mayıs 2009

Öğrenci Öğrencinin Dostudur

Hadi hep birlikte Emrak Adama tıklayalım.


ahuahuah reklamlarına yani. Öteki türlüsüne Dilşad kızar. Dilşad kızarsa hoş olmaz.

Pazara Gidip Bir Tavuk Alıcam Ama Galiba Pazarda Hiç Tavuk Yok

Acil Servis'in önündeki bekleme salonunda gecenin bi' körü ders çalışmak hoş bir şey değil bence. Şayet hoş bir şey olsaydı, "hoş bir şey" derdim; ama demiyorum. Çünkü bi' kere, her şeyi geçelim, kalabalık "içerde yakını olan ve acısını konuşarak dışavuran" ekspresyonizme gönülden bağlı insanlardan oluşuyor. Ya Türk halkı neden bu kadar meraklı ve bu merakına neden bu kadar çok yenik düşüyor, anlayamıyorum gerçekten. Onlar da beni anlayamıyorlar, gerçekten. Biz birbirimizi anlayamıyoruz hakim bey, aynı dili konuşuyoruz ama ayrı dili konuşuyoruz, huzurumuz kalmadı boşanmakistiyoruz. Uykum göz kapaklarıma yukarıdan baskı yapıyor zaten. Sen neden burada ders çalışıyorsun? Bu gürültüde ders çalışmak zor olmuyor mu? [E susun o zaman?] Vallahi hayat devam ediyor abi, ne yapalım. Değiştiremediğimiz şeylere alışacağız. Yaşasın tersine devrim. Haa ha. Hahaha. Hah.

Ya hayat çok zor hakkaten ve bi' teyze vardı o çok ilginçti mesela. Ambulansla geldiler böyle, kocası sirozmuş 70beş yaşındaymış. İki leğen kan kusmuş öyle böyle değilmiş. Bunu olay anında yanında olmayan kızına yüz kere filan söyledi. İki leğen. Bizlerle de tek tek paylaştı durumu, ne diyeceğimizi bilemedik. Ya umrumda değil diyemem üzüldüm tabii ki, ama orada o an adam öledebilir yani oturup ağlar mıyım ağlamam böyle de bencilim. Birinci dereceden olayın görgü tanığı oldum diye, hiç tanımadığım bir erkeğe usulca sokulup elveda diyecek hâlim yok. Ay insan gibi insanlığa hakkını verip içli bir şeyler yazmak isterdim gerçekten, ama insanlar doğduktan sonra bir de yetmiş5 yaşına kadar geldilerse ölüyorlar yani. Ölmezlerse o zaman sorun var demektir. Bu gerçeği kabul edebilsek kalan sağlar olarak acı çekmeden yaşamımıza devam edebileceğiz, ama idrak yollarımız enfeksiyonlu bi' kere. Nötropenik ateş an meselesi. 70 yaşasam bana yeter de artar ayrıca. 60dan sonra sıkıcı oluyodur zaten bence. Her yerim büzüşmüş, havası alınmış bir balon gibi olmuşum, bıngıl bıngıl ayy. Ne be nee? Sanki ben yaşlandırıyorum sizi, ben doğurup ben öldürüyorum sanki, doğruları söylemek suç olmuş bu memlekette. Ben de mi 10. köy arayayım kendime ne yapayım off. Beyin göçüne mi katılayım, istediğiniz bu mu? Eğer istediğiniz buysa ben yaparım yani göçürürüm beynimi siz hiç canınızı sıkmayın.

Sağlık sistemi diye bir şey var mıydı eskiden bilmiyorum; ama önceden vardıysa artık çökmüş, haberiniz olsun. Benim asıl demek istediğim buydu.

4 Mayıs 2009

Dilşad senden Allah razı olsun. Allah razı olsun senden Dilşad. Bütün sınavların iyi geçsin. Emrak adam artık baba olma fikrine aşina olsun. Bir oğlun olsun adı Can olsun ahuahua. Bi' siteyle tanıştırdı beni. Böyle internet sitesi weblebili. Söliyim de siz girin ahah nah. Neyse güzel bir insanla tanıştım sayesinde. Ceylan Ertem. Bi' de güzel bi' şarkıyla. Ahajahajhaj sözlük burası de mi şarkı sözü de kopyalayayım. Onu da yapayım aaaağmınakoyım.

serbest kalp düşmesi
iki sebepten olur
birincisi taraflardan birinin
aniden çekilmesi,
ikincisi, dış etkenlerin hızlıca tepkimeye girerek
katalizör görevi üstlenmesidir
düşmenin ivmesi
yerçekimine bağlı değildir
bu, asıl düşmenin üçüncü sebebidir.
düşüş ivmesinin dört değişkeni vardır
birincisi dengesiz sevgi dağılımı
ikincisi modern hayatın salınımları
üçüncüsü beş para etmez diğer bir kadın
ve dördüncüsü hava muhalefetleridir
serbest kalp düşmesi her bireyin hayatında
en az iki, en fazla sekiz kere görülür
serbest kalp düşmesi.

Bugünlerde Nasıl Mutlu Oluyorum?

İşte bu kızıl kafayı izleyerek:

Bibbidi Bobbidi Boo

Patso

Bugün uyandım böyle telefonun alarmıyla off diye. Ben her gün böyle telefonun alarmıyla off diye uyanırım zaten de mesele o değil. Mesele şu ki; bu sabah yine her sabahki gibi istanbul'a karşı böyle oflayarak uyandığımda saat beşi geçiyodu. Beş diyosam -daha 17 17 17 değil- 05 yani, olup da vermeyenin... Oha biraz daha uyurum dedim, alarmı erteledim. Biraz daha biraz daha. Derken saat yedi oldu. 2 saatlik uyanma payı da iyiymiş he. Hakkaten "şimdi yatayım sabah erkenden kalkar çalışırım" lafına hakkını vermiştim. İki tane sınava girip çıktım neticede, affedersiniz ki bokum gibi geçti ikisi de canikolar. bir bınavdan çıkıp diğerini beklerken psikologa gitmeyi filan düşündüm hatta. karşısına geçip "merhaba psikolog hazretleri, ben kulunuz kavuniçi, iyileşmezsem param iade mi?" diye bir üçlük attırsam, bu konsantre problemimi aşabilir miydim lan? Evet abi, konsantre problemim vardı benim. Bi' filmi tamamen izleyemiyor, okuduğum kitabı iki dakika sonra elimden bırakıyordum. Yaprak dökümü keyfimi bile tamamına erdiremedim bu yüzden, off her şeyden sıkılıyorum. Düşün bi' de ders çalışçam ben. Hahaha şaka gibi lan.

Sonra bissürü yerlere gittim, paso filan yeniledim. Çiş bastırdı o arada, parama kıyıp tuvalete giremedim. Hem pis olurdu yaa kendi tuvaletin gibisi var mıydı şu memlekette. İçinde bok var olum onun ama yine de sahipleniyoruz tuğaletimizi ne garip iş. Eve gelmeme az kalmışken de yolun üstündeki fast foodçu amcaya uğrayıp, patso siparişi verdim. Patso siparişi eheheh ıstakoz var içinde amına koyim. Size ne o da benim keyfim.

Adam 'ölmüş sosis'in bi' tanesini sos havuzundan çıkarıp ekmeğin arasına yatırdı, oh şit çektim maliyet yükselecek. "Napıyosun abi ay sonunu çıkaramıycam" dermiş gibi bakmaya başladım buna. Göz göze geldik biz bu enkırmenle, "sadeydi de mi sizin patso?" dedi bana. Evet dedim, "dışardan ET yemeyen kibar kız" imajı çipildettim gözlerimde. Ekmeğin içinde hareketsiz yatan sosisi çıkardı havuza geri koydu. Ekmeğe sos bulaşmıştı, "ekmeği değiştiriyim mi?" dedi. "Kenar mahalle dilberiyim ben, bana koymaz öyle şeyler" imajımla kemosentez yaparak abiyi refüze ettim. Bu patatesleri doldurmaya başladı ekmeğe. Ama nasıl çok koyuyo, sanırsın ki yıllardır hasret kalmış. Tamam patso gördüm, yedim yani daha önce, hep yiyom; ama bu yükleme aşırı geldi. Yawdedi "şu açın karnını doyurayım," ben de içimden dedim "heralde beni beğendi o yüzden abanıyo pattize." Benim herif Ödemişli ya. Pattizle mi kandıracaksın beni ulan? Paketledi verdi sonra, dedim ne kadar, dedi 2,5. Anladım patatesin bolluğunun nerden geldiğini bu sayede. İstanbul şartlarında 2,5 lira bi' patsoya çok. 1,5 iyi. Ama patatesi bol sonuçta, iskenderin de etibol olunca fark ödüyosun. Sonra bi' kere garson bize dedi ki iskenderinizin eti bol mu olsun, biz de fiyatın tuzlanacağından habersiz "oh yes" dedik. Hesap kol gibi girdi sonra yine dedik: oh yes.

Patatesimi plastik şeytan yabasıyla bir bir yemeye başladım. Bir yandan da eve doğru yol alıyorum böyle bıdı bıdı. Bi' adamla karşılaştım dedi ki "ben de yiyebilir miyim?" duymamış gibi yaptım, yürümeye devam ettim; ama kötü laf koymuştu. Şimdi tutsam "bu adam bana böyle dedi" desem herkes bana götüyle gülerdi. Adamın kötü niyetini ispatlayamazdım yani azıcık ucundan versen demiş gibi olmuştu. İçimden bissürü küfür ettim ona. Edebimizle bi' patates bile yiyemiycek miydik yaa? Kızdım ben bu adama, çok kızdım. Kızdıkça yumuldum patatese. Patateslerin çoğunu yedim ekmeği kapatıp yemeye başladım sonra. Bunun gözü mü kalmış bedduası mı tutmuş neyse artık, boğazımda kaldı petetes. Ama o kadar sinirliyim ki yani, bi yandan boğazıma diziliyo, bi yandan yemeye devam ediyorum. En son toraksım ayı gibi şişti, hıçkırık tuttu, nefes almakta zorlandım: dedim durayım. "Ekmekten yumruk" aşağı insin diye bekliyorum, ama bunu istememdeki sebep nefes alabilmek değil, patsomu yemeye devam edebilmek. ahahahayık. Sonra bitirdim patatesi eve geldim oturdum sandalyeye. Sen de bunları ne diye okuyosun bok varmış gibi sevimsiz misin nesin anlamam. Hadi ben patso hakkında bu kadar saçma sapan bişey yazdım işim gücüm yok benim sana ne oluyor hayatın anlamını mı fısıldıcam sana ne sandın sen beni bee? Patso ya altı üstü patso. Metrobüs gibi. Patates sosis. Bunu okuycağna git iki sayfa not oku bak arkadaşların mezun oldu biz sana hâlâ para yatırıyoz.

3 Mayıs 2009

Burdurlu bayan arkadaşlar

ahxahxhaxhahxha. lan geçen gittiğimde saydım zaten 20 tane mi ne bunlar. gugılda mı bulacaksınız ahlaksız herifler. ayrıca hepsi bacımız, yengemiz, eltimiz olurlar. hayvanlık yapmayın. romanya kadar konya var lan 3 adım uzağınızda. büyük düşünün azıcık. bu kibarlığa arkadaş mı yok?

26 Nisan 2009

Yarın İtaatsiz'in ısmarlayacakları

Sinema bileti
Mısır
Kola

25 Nisan 2009

Karyola'nın talihsiz klavyesi

Sebebi belirlenemeyen biçimde f klavye olmuştur fakat tahminlerimiz arapça yazılarla dalga geçtiği için düşük voltta çarpıldığı yönünde.

24 Nisan 2009

Bugün İtaatsiz'in ısmarlamadıkları

1 porsiyon su böreği
1 fincan çay
1 adet nargile -elmalı-
2 bardak çay
1 adet kitap -Kişi Başına Bir Yalnız-
1 porsiyon Sultan Ahmet köftesi
1 adet büyük ayran -eker-
1/3 piyaz
1 adet su
-------------
Mantı
Kola
3 adet yaprak sarması
Çay
Muhallebi
Kahve
Su
Sakız

Tey Tey Teey...

23 Nisan 2009

Bugün İtaatsiz'in ısmarladıkları

Mantı
Kola
3 adet yaprak sarması
Çay
Muhallebi
Kahve
Su
Sakız


Elhamdülillah

19 Nisan 2009

Blog Arkası Yazıları #3

Aramızdaki boşluğu konuşarak doldurmayı seçtin sevgilim,
bu yüzdendir ki dilinin tutulduğu gün; seni terk ettim.

Blog Arkası Yazıları #2

Ukela olmak ile şukela olmak arasında sadece ş harfi değil, ince bir çizgiden müteşekkil uzun bir yol vardır.

Kırk fırın ekmek ye, öyle gel.

Blog Arkası Yazıları #1

Mühim olan doğru insanı bulmak değil, onu kaybetmemektir.

18 Nisan 2009

Dut pekmezi

Yenmemeli. Korozif.

Bugün doğan çocuklar için bırakılacak avlular

Hırka-i şerif
Yavuzselim Abbas Ağa

Ben kankama bi nargile alamıycak mıym?

Bilmem sen söyle. ://////
Flüt alsam olmaz mı?

Concierto de aranjuez

Düşünüyorum, düşünüyorum. Bir sahnede bu parçayı fon etmişlerdi, çok etkilenmiştim. Yüce Tanrım 2 haftadır düşünüyorum, öyleyse malım.
Buldum;
Deniz Gezmiş'in asılma sahnesiydi. Kendisinin ölmeden önce dinlemek istediği son şarkıymış zaten.
Çok şey bişey. Dinlemek lazım.

Bugün İtaatsiz'in Bana Ismarladıkları

1 porsiyon su böreği
1 fincan çay
1 adet nargile -elmalı-
2 bardak çay
1 adet kitap -Kişi Başına Bir Yalnız-
1 porsiyon Sultan Ahmet köftesi
1 adet büyük ayran -eker-
1/3 piyaz
1 adet su

Şizofreni

Böyle bir hastalık olmasaymış şuan bir çok senarist açtı, emin olun.
Ne ekmek çıkardılar şu illetten, filmi iki saat heyecanla izle, karakterlere takıl, sonra bir bak aaa adam şizofrenmiş. Aslında o karakterlerin hiçbiri yokmuş. Sıkılmak lazım bundan.

Sahlep oradaysa tarçın burada

Bunları bir sitede yazmıştım, şimdi geri alıyorum. Ver mektuplarımı.

Hanım: Metamorfik atasözü.

Hakkı Bulut'un 3 yaşındaki kardeşi

Çok merak ediyorum..

Karyola'nın Son 45'liği, Tüm Müzik Marketlerde!

Bilogumuzun kıymetli yazarlarından Karyola'nın gıcır gıcır albümü çıkmıştır. İlgililere duyrulur!

17 Nisan 2009

Şarkı Adı Soruyorum Hemen Silicem

Tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı
Tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı tı
Tıtıtı tı tı, tıtıtı tı tı
Tı tı tı, tı tı tı, tıtıtıtı tı tı

Biraz kendinden bahseder misin?

Görüşmeye gitmemiş, eşeğin tenasül uzvundan diyalog kasıyor bayan kavuniçi hanfendi):
Bak aha böyle oluyo;

-biraz kendinden bahseder misin?
+8 üniversite bitirdim
-aferim 9.cuyu bitirince gel

-------------------
-biraz kendinden bahset?
+5 dil biliyorum
-abuzittin mi?
+efendim?
-bunu bilmiyosun işte, öğrenince gel

------------------
-Biraz bahset?
+anlatiyim, mali arap faik'ten aliyorduk, karabukte ikinci yükleme yapılıyordu, adana'ya kadar da ben kullanıyordum kamyonu
-Sağdan git iktidar olursun
+tamam abi

---------------
-bahset?
+Ahmet Sami [insert çift isim faktörü]
-hired

Beş Sene Sonra Kendimi Nerede Görüyorum?

Off düşün mesela, aynı bu olduğum yerdeymişim. Oturmuşum fare gibi fıtı fıtı sözlük/blog kasıyorum nihohaha, nayıııııır. Olmaz, olamaz. İmkansız hatta. Annem yakin zaman içinde bi' cinnet geçirip önce kabloları koparacak, ardından da balyozla monitörü haşat edecek zaten. Balta kullansa belki parçaları birleştirebilirdim :(

O iş yatar hoca, o işi geçelim. Evlenmişim, çocuğum olmuş mesela. Askerdeki yavuklum döndüğünde beni alırsa, belki. Ama bu da çok klasik be :(((( Hiçbi' numarası yok yha.

- Kavun, görmeyeli naptın?
+ Evlendim abi :))
- Enişteye selam :)
+ Söylerim :)) Sen de yengeye söyle :))
- :)))

Daha gençliğime doyamadan yemek yap, bulaşık yıka, toz al, cam sil, kuyruk salla olayına mı giricem. 5 sene sonra hâlâ gencim ki olum ben!! Siz kendinize bakın. Hem evlenmicem ya. Bağlanma sorunum var benim Berke, sonsuza kadar sevgili olalım nütfen!!

Pıhıy. 5 sene sonra nişlicem ya. Allah'tan mezun olamadım da iş görüşmesine gitmiyorum. Yapamazdım olm ben.

- 5 sene sonra kendinizi nerede görüyosunuz?
+ Ananızınkinde görüyorum
- Ne ni nö, nahhsısıl?
+ Beton çok soğuk, üşüyorum...

- 5 sene sonra kendinizi nerede görüyosunuz?
+ zçxöçzxözxç allahasen sen kendini nerede görüyon bi' değele
- Muhafızlar!!

- 5 sene sonra kendinizi nerede görüyosunuz?
+ Şu deri koltukta
- Şimdi siktim!
+ Vayy aynı yollardan geçicez demek
- İhihih

- 5 sene sonra kendinizi nerede görüyosunuz?
+ Abi ben körüm
- Pardon yarana tuz bastım
+ Ben de taşağa yan bastım :(((

- 5 sene sonra kendinizi nerede görüyosunuz?
+ Kalktı. Sus.

çzöxçzöxçzöçxz

İnterneti bitirmek

İşte böyle şeyler yapmak.
Dershaneye gidenler yapıyo bunu, 5 matematik kitabı bi de interneti bitirdim.

Benim adım Kerim, hepinizi severim


Burdur-dum

Bileziklerimi zçxözçxçzöxçz.


Çocuk nasıl yıkanır?

Ahan da böyle...

Kör olası çöpçüler

Tokat sarması nasıl oynanır?

Böyle oynanmaz mesela.

Şşş lokal sakallı adam, o tişörtü çıkartmıycaktın, sıfır kollu badi+erkek ikilisi her devirde dışlanmaya mahkumdur.

16 Nisan 2009

Ne güzel ağbi sıcacık


Gittigidiyor'da sattığım eski Harley Davidson'larım bile bunlardan hafif lan. Utanmadan ördünüz mü bunu, örmüş üstüne üstlük kuş kondurmuş çzöxçzöxçzöx kanka seni yad ettim işbu yazımda.

Amerika'nın Bilogumuza Düzenlemeyi Planladığı Hain Saldırı

Az önce istihbarat ekiplerimiz tarafından tespit edilmiş saldırıdır. Yemedi Anadol çocuğu.

Tozu dumana katmak...


Yeryüzündeki en büyük acı ney diye sorulursa cevabı tartışmasız toz almaktır yoldaşlar. Harç karmayı toz almaya tercih ederim. Toz olun.

Purplelife Hakkında Merak Ettiklerim:


1. Gözlerinin rengi,
2. Boyu ve kilosu,
3. Yaşı,
4. Yemek seçip seçmediği,
5. Sevgilisinin olup olmadığı,
6. Beş sene sonra kendisini nerede gördüğü,
7. Daha önceki işyerinden neden ayrıldığı,
8. Nişan atıp atmadığı,
9. Yaptığı en aptalca dalgınlığı,
10. Nickinin anlamı.

Duyuru !


Müjde!..

Doğurdum. Kartopu gibi yavrularım oldu :))

Teşekkür...


Karyola'nın tavuğundan yemiştim bi' keresinde. Onun için teşekkür ediyorum.

Geç de olsa kabul eder umarım :)))

Taziye...

Bilogumuz kurucularından mümtaz insan Dünya Kavuniçi elim bir kaza sonucu hayatını kaybetmiştir. Merhumeye Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. Cenazesi bu gece teheccüd namazını müteakip Ümraniye Hz. Ömer camii'nden kalkacaktır.

Ben Kaçayım Artık Evden Beklerler Çalışanları


Tebrik...


Bilogumuzun değerli yazarlarından Mor Koyun isimli arkadaşımız gün itibariyle sanayi mahallesinde evlenme teklifi almıştır. Ekibimiz adına kendisini en içten duygularımla tebrik ediyor,

Düğün Hazırlıkları #1
Düğün Hazırlıkları #2
Düğün Hazırlıkları #3
Düğün Hazırlıkları #4
Düğün Hazırlıkları #5

altbaşlıklarında toplanmış külliyatımı okumasını tavsiye ediyorum. Darısı başımıza artık :)))

Bu ilişki nereye gidiyor?

Kadın lugatında evlencen mi benle demek. Genellikle ordan geçmez.

Seninle ciddi düşünüyorum...

Erkek lugatında evlencem senle demek. Ciddiyetine hayranım:(

Bazen düşünüyorum da

Evet. Yeri geliyor bunu da yapıyorum. Sonra başım çok ağrıyor. Bana göre değil pek.

15 Nisan 2009

Sanat kimin içindir

Slumdog Millionaire filminde Jamal hani Amitabh Bachchan gelince, tuvaletin içinden kendini bokun içine attı da bronz heykel gibi koşa koşa imza aldıydı da, ben o sahneyi filmin sonunda dibinde oturduğu heykelin Amitabh Bachchan'ın heykeli olduğunu varsayarak, ona bir jest olsun diye, bak senin heykelin gibi oldum imasında yaptığını düşünmüştüm.
Bu bağlantıyı Tarantino'ya mail atıyorum şimdi, kesin ekibine alacak beni.

Girişken Şişman Kadın

She drives me crazy..
Dombili falan deyip ortamı yumuşatmayı düşündüm bir an ama bugün girişken bir şişman kadının metrobüse binerken etrafındakilere aparkat atmasına kızgınlığım hala geçmedi. Bana da dirseği geldi, kasım ayının sonlarına doğru diğerlerinin aksine inatla bekleyen devrimci bir yaprağın hain rüzgara karşı koyamayıp teslim bayrağını çekmesi gibi yol verdim kendisine. Wolverine ağalar beyler wolverine geçem. Kuğu gibi nazik, oturdu otobüsün gidiş yönüne uygun olan bir koltuğa. Kıçını sağ*sol manevraları ile iyice yerleştirdi.
Ayakta kaldım:( Diz üstü yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğliyordum...Ağaçlar ayakta ölüyordu mesela Fatih Kısaparmak'ın dediğine göre. Ama ayakta yolculuk etmek, üstelik gripsen ve bademciklerin bir gece öncesinden ıslatılmış kuru fasulye gibi şiştiyse, mevsim baharsa, ayakta durmak için otobüsteki striptiz borusuna asılman ve virajlarda çeşitli atraksiyonlar yapman gerekiyorsa, hiç de delikanlıyım ben pozlarıyla savuşturulacak birşey değil. Kurduğum cümleyi dönüp tekrar okumaya cesaretim yok. Anlamadıysanız geçiniz.
Sonra genele çaldım bu kadını, nerde bir toplulukta haldır haldır öne geçen, etrafındakileri bir şekilde uyutan, hakkını savunurken senin hakkını gasp eden biri varsa, şişman orta boylu girişken kadın bunlar.
Ben de şişmanlamaya karar verdim, anneeaaaaaaaaaaaa mantı yap.


Kişisel Notum: Blogumuzu okuyan şişman bayanları tenzih ediyorum. Onlar benim canlarım, yumuşacık, puf puf.
Benim bahsettiklerim hep böyle internete falan girmeyenler, iaşsldasşdl.

Düğünler Düğünlerimiz...#2: Düğün tv

Düğün tv diye bir şey var lan axhahxhaxha. Gece gündüz yayın yapıyor. Amatör kameramanlar filan. Blair cadısından daha korkunç yemin ediyorum. Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak ya misal, sen düğün tv’de yaşıyorsun bunu.

-Aa baba dün düğün tv’de gördüğümüz amca değil mi bu?
+Evet evet. gel bu tarafa yavrum, ver elini.

Umarım para veriyorlardır ha. Hatta umarım iyi para veriyorlardır. Her şeyin bir bedeli var tamam da, düğün tv diyorum bak.

Düğün Hazırlıkları #5


Kanka, bunu örerken kör oldum.
Fiskos masasının değişen moda karşısında bir kenara atılıp hiç yokmuş gibi sayılmasına gönlüm razı gelmedi.
Oturdum, sana dantel yaptım.

Düğün Hazırlıkları #4

Bakmayın siz öyle durduğuna, azıcık süslenirse adam olur. Gelin arabam...

Düğünler Düğünlerimiz...

Allahım o kadar çok korkuyor, o kadar çok heyecanlanıyorum ki bir tanıdık evlenecek; beni de pistlerde garip hareketler yapmak zorunda bırakacaklar diye, bazı geceler sırf bu yüzden uyuyamıyor, tavana bakarak ağlıyorum. Pist ya bir kere. adı pist olan bir şeyden korkarım arkadaş. Herkes piste filan diyorlar böyle, hiç de garipsemiyorlar ha. Abi pist dedin az önce diye uyaran da olmuyor. 7-8 yıldır tüm dandik komşu, tanımlanamayan akraba düğünleri filan beni teğet geçti de çok şükür yaşıyorum hala. Dualarınız benimle olsun.

Düğün Hazırlıkları #3


Hiçbir masraftan kaçınmam, kankam için düğünde olmazsa olmaz küçük gelinlikli kızlar da benden. Haydi bakalııııııııım

Düğün Hazırlıkları #2

Hayatta bir kere evleniyoruz arkadaşlar. Hiçbir masraftan kaçınmamak lazım o yüzden. İşte düğün pastam...

14 Nisan 2009

Düğün Hazırlıkları #1


Gelinliğimin modelini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim...

Dikkat


Değerli blog okuyucuları, bu çocuk gibi olmak istemiyorsanız hormonlu yiyeceklerden uzak durun. Her ay check-up yaptırmayı unutmayın.
world health organization

Amcam

Bir tencere pırasayı gece yarısı tek başına yedikten sonra, şişti ve gömleği üzerinde patladı. Ölmedi, gülebilirsiniz.

Burdurlu Güzel Kardeşim

Şimdi birbirimizi kandırmayalım gencolar. Şurda 3 kişi yazıyorsak 3'er kişi getirsek adam başı 10 kişi anca okuyor şu güzelim bloğu. Aylininkileri ben bile okumuyorum misal, kim bilir ne yazıyor 34. satırda. Fakat bir kişi var ki onun için ne söylesek boş. bloğumuzu en zor dakikalarında bile yalnız bırakmayan burdurlu takipçimiz için. Sitemeter verilerine göre elimizdeki tek bilgi bu. Bloğumuzun en aktif üyesi bir burdurlu arkadaşlar. Burdur ne güzel bir şehirdir burdurlular ne güzel insanlardır diyerek sizi eşsiz Burdur görüntüleriyle başbaşa bırakmak, burdurlu arkadaşımıza da nacizane bir jest yapmak istiyorum.




artvinli, uşaklı, konyalı baboliler. mynette hatun kovalayacağınıza, facebook'ta hangi su kırlangıcısın testleri çözeceğinize gelin de iki rekat okuyun şu bloğu artık, şehrinize de bir faydanız dokunur hem. Bir kere daha uyarmayacağım.

13 Nisan 2009

Şerife Teyze Reloaded

Şerife teyzeyi biliyorsunuz. Apartman dairesinde on kaplan gücünde, erkek düşmanı, haşin kadın.
Bir önceki bölümün özetini yayınlıyoruz, yeni bölüm birkaç dakikaya kadar başlayacak:
Episode 1:
--------------------------------------------------------------------------------------
Kocası halde çalışırken aniden köşeyi dönen, dolar ve marklarla konfeti yapan Şerife Teyze, birgün kocası Ahmet amcanın kendisini ruslarla aldattığını, daha da kötüsü paraları onlarla çıtır çıtır yediğini tespit eder, o günün akşamına eyüb sabri tuncer’le kendisine saldırır. Ahmet amca kel kafasında bir logo ile yaralanarak kurtulurken çocuklarda herhangi bir darp izi gözlenmez. Bizim aile büyüklerimizin olaya müdahalesi ile çözüme ulaşıldığı sanılır, oysa aynı akşam ikinci posta dayaktan da kurtulamaz zavallı çelimsiz Ahmet amca.
Apartmanın 19 numaralı dairesi adeta bir Dayak Kulübü amacına hizmet etmektedir. Tyler dürdane teyze ise Hattori Hanzo’nun üçüncü derece yakını olan Şerife teyzenin görümcesidir.
Ana konudan iyice uzaklaştığımı farketmedim sanmayın. İlk bölüm sona erdi, where’s my mind, where’s my mind..
------------------------------------------------------------------------------------
O kış çok sert geçmişti. Kar yağar kar üstüne ağam yar bidanem yar türküsü o kadar da eğlenceli değildi o vakitler en azından. Sobaya kok kömürlerini teker teker yuvarlıyorduk da bir türlü istenilen ısıya varamıyorduk. Kapı kollarına tırmanma, koltuk aralarında sallanma gibi vücut ısısını arttıracak atraksiyonlarla annemi deli ediyorduk abimle birlikte.
Şerife teyzenin oğlu Adem (hani sümükleriyle ün salmış) sokaktan beri gelmiyordu bir türlü.
Günde 5-6 kez anası balkondan bağırırdı.

-Ağğdeeeeeğm, oğlum eve gel hava buz gibi leeen, acıkmadın mı bu saatece kör olmıyasıca seni, bakh hiç duyuyo mu

Manyak gibi kar topu oynuyordu. Iceman miydin Adem, hiç mi hissetmezdin o sıfırın altındakilere ellerken.
Baktı ki kendisini takmıyor çocuk, içeri geçer bir sigara tellerdi Şerife teyze de.

-Bağane anam, ith gibi sürtsün sokhakhlarda, yarın hasta olup yatıverince soracam ben ona

İşte o günlerden birinde bu prematüre olduğundan şüphe duyduğum Adem, kar topunun içine taş koyup tüpçünün oğluna atıyor. Çocuğun burnuna geliyor kar topu, pardon daş. Samet’in ağız burun kana gidiyor. Zırıl zırıl babasının dükkana gidiyor, karaktersiz bir biçimde;

-Babaağğ, suratıma daş attı Adem, burnuuuum burnuuum

Biz harbi çocuktuk arkadaşım, biriyle kavga ettik miydi eve gelip şikayet etmezdik. O sebepten bu çocuk Adem’in sümüklerinden bile daha itici gelmişti bana. Sonra sinirlenip ben de bir taş attım Samet’e tıhk dedi. Ahaha, atmadım be. Ağlar hemen kılkuyruk.
Samet’in babası kalksın bizim apartmana Adem’in annesine şikayete gelsin mi? Bence gelmesin ama geldi. Hayatına mal olabilecek bir hata yaptığının farkında bile değildi.

-Şerifaanım sizin bu oğlunuz bizimkinin ağzını burnunu kana vermiş, bu ne hal yahu, bunları savaşmaya mı yolluyoruz sokağa? Ayıptır yau

Aaah, ah. Ağzın dilin lal olaydı, ayıptır diyen dilin kopaydi. Senin yüzündeeeeeen. Sadıııık.
Adamın adını unuttum be ya, geçmiş gün, bu kadar kalabalık bir kadroda bir kişinin ismini de farazi yazma lüksümüz olsun.
Flahback geldi gözümün önüne, parmaklarıma hakim olamıyorum şuan, keşke hayatın bir print screen tuşu olsaydı da size görsetebilseydim o anı.
Samet’in babasının gözünde aniden bir şimşek çaktı. Sonra kuşlaaar, böcekleer. Ahahaha.
Sersemlettiği hasmını yere uzatıp göbeğinin üzerine oturdu Şerife teyze. Şerife teyzenin dombili olduğunu söylerken kendisini sevimli hale getirmeye çalışmıştım lakin en az 80 kiloydu bu bağyan. Adamın nefes almakta zorlandığı görülüyordu.
Annem ve diğer komşumuz Nesrin teyze bir hışımla bunu kaldırmaya çalıştılar ama nafile. Kadını kaldırmak için vinç lazımdı oracıkta.
Hırsını alamadı, bir de kulağını ısırdı bu tüpçünün. Mutant faresin sanki sen Şerife teyze. Ne güzel komşumuzdun sen.
Adam inim inim inliyor, bıraaah bıraaaah be kadııın. Ölüyoruuum.

-bağa bakh herif, sen kimsin de benim çocuğumdan terbiye soruyon leen, gendi veledine sahap çık sen, kimbilir ne bokh yedi de daş attı çocuğum

Kadının altından yılan gibi kayarak kurtulan tüpçü merdivenlere ulaşınca biraz göt korkusu azaldığı için

-polise gidiyorum, şikayet edicem seni

Diye bağıracak kadar avcısını tanımıyordu.

-geet, getmezsen şerefsizsin leen, ben de demem mi polislere bu adam gapıma geldi bağa ticavüz etmeye galktı diyeee
Ohannesburg. Gözlerine bakacak bir delikanlı bulamıyorum bee.
************
Ertesi gün noldu biliyonuz mu? Adem yine Samet’e taşlı kartopu attı. Samet yine ağladı, yine babasının yanına gitti.
Samet’i bir posta da babası dövdü. Kulağı acıyordu herhal. Ahaha.

Müsamerenizle Çocuklar

Ortaokulu bitirmeye birkaç ay kalmıştı ki içimeki Rıfat Ilgaz uyandı. Kalıcı bir şeyler bırakmak istiyordum o köhne okulda. En azından birkaç kuşak hatırlasındı. Şöyle ağzımda pipom ve boynumda şalımla gözlerimi kısıp " tiyatroya olan yeteneğinizi nasıl keşfettiniz" sorularına gevrek bir sesle cevap vermek istiyordum.
Arkadaş grubumu topladım, kendilerinde cevher yoktu biliyordum fakat dışardan oyuncu getirmek için bütçem yeterli değildi şimdilik.

Oyunumu yazmaya başladım. Yalnız acayip şekilde hababam sınıfı'na benziyordu. Tarzlarımız yakın Rıfat abiyle ondandır dedim, yediler. Yazdığım 3-5 kıçı kırık espriye katula katula gülüyorlardı ki bu da beni iyice gaza getirmek, coştukça coşturmak için kafiydi.
Bir hafta içinde tamamladım eserimi. Kelimenin tam anlamıyla bok gibiydi.

Provalara başladık, resmen bok gibi oynuyorlardı. Bağırıyordum, olmuyor olmuyor. Olayı hissetsene biraz İzzet. Sanatın etkisiyle gözümde birden bire kemik çerçeve bir gözlük oluştu. Aaa yeni mi dediler. Eeeth dedim, Fahri Kuz optik. Ahah götüm. Zeytinburnu üst geçidinde Fahri Kuz şube mi açmıştı.
Bu ana kadar yazdıklarımda bir bok yok kardeşlerim olayının vurucu, süründürücü, hayata küstürücü kısmı şimdi geliyor.

Kafamda ampül yandı. Eğer oyunun sonuna bir dans eklersem daha bir bütün oluşturacaktı. Birden bir müzikalin içinde buldum kendimi. Offf nasıl desem, yoksa demesem mi bilemiyorum.
Uzun yıllar yüzleşmek istemediğim bir gerçek bu, kendime bile itiraf edemediğim, soğuk kış gecelerinde yorganın altında içimi çekerek ağladığım bir anıydı. Alnımda bir kara leke olarak mezara girene kadar benimle olacaktı.

Ben Atilla Taş taklidi yaptım. Şimdiden söylüyorum arkadaşlık bağını koparmak isteyenler hemen telefonumu silebilir. İntizar etmem kendilerine.
Bazılarınızın tükürükler saça saça güldüğünü biliyorum. İsim verip rencide etmek istemem.
--------------
-senin bu lafların beni rencide ediyor reis bey!
+merak etme fikri sen lafla rencide olmazsın, hatta benim tanıdığım hiçbir öküz lafla rencide olmaz
--------------
Ama sor bi niye yaptım:(( Aslında yazımı şuan burada bırakıp Letonya'ya yerleşmek istiyorum.
Çünkü o taklidi lanet olsun ki en iyi ben yapıyordum. Klibi hatırlarsanız yanında da küçük bir kız çocuğu vardı adamın. O da Altay oldu. O zamanlar boyu 1.80 olan Altay. Küçük kız çocuğu.

Palyaço elbisesi giydirip, kafasına bebek şapkası taktılar. Dizlerinin üzerinde duruyordu. Ne güzel bir kız çocuğuydu.
Ben siyah kumaş pantolon, ceket ve beyaz bir gömlek giydim. Saçlarımı arkadan sımsıkı topladım.

Büyük gün gelmişti..Bütün hocalar geldi izlemeye. Perde açıldı, çok ama çok berbat oynadılar. Bir an herkesi durdurup sahnenin ortasında mezdeke oynasam daha çok ses getirebileceğimi düşündüm.
Oyun bitip perde kapandı, alkış kıyamet. Müzik başladı;
Altayla ben yanyanayız. Ben o an ben değilim, ben bende değilem oğün. Altay'ın elinde iki tane çıngırak gibi top var. Ama bildiğin daş. Nereden bulmuşlar, ne ayaktır hiç bilmem.
Ben sahnede bir gaza gel. Coştukça coş, al o topları Altay'ın kafasına vur. Altay'ın kafa sen kana.
Altay elini kafaya koy, eline kan bulaş. Annesi ağlayarak sahneye atla. Müzik çala dur.
Boğazına dursun ham çökelek.
1.80lik Altay ağlıyor.
Tentürdiyot sürdüler kırmızı kırmızı.
O günden sonra tiyatroya küstüm ben de, ceketimi yağmurlara asıp, tehlikeli şiirler okudum.

Derken insanları

Böyle insanlar var lan. Bildiğin kollu bacaklı. 4 kelimeyle konuşuyor zaten adam ve bir tanesi derken. Ne pis bir dram arkadaş bu.

Derken1)

-Ee işler nasıl gidiyor senin?
+İşler derken?

Burada arkadaşımız gerçekten anlamamış. Mükemmel kelimesi ‘derken’i ‘hangi’ manasında kullanıyor. Kabul edilebilir belki ama kesinlikle tasvip edilemez.

Derken2)

-Ahaha göt gibi çıkmışsın lan bunda
+Göt derken?

Dikkat et göt dedin ha. Akıllı ol mesajlı bir derken kullanımı. Alaycı bir ses tonu ve engin koç bakışıyla birlikte servis edilir. Kabul edilemez edilmesi teklif dahi edilemez cümlesinin kurulması dahi teklif edilemez. Acayip bir şey bu.

yürürken tökezlediğinizde, ya da masadaki bardağı devirdiğinizde sakin abi diyen insanları da uzaklarda aramayın nikaragualı kardeşlerim. Aynı insanlar. Yürüyorum zaten koçyiğit 110 metre engelli koşmuyorum. Sakinim zaten. Sakin diyerek mi göt edeceksin beni. Derken deme ama yine de. Derken derken? Deren dere dere deren.

Ben Kendime Kızdım

Baya bi olmuştu görmeyeli. Temmuz başı desen nerdeyse bir buçuk yıl olmuş. Birlikteyken insan günleri bile sayıyor da görmeyince unutup gidiyor demek ki, nasıl bir gömmüşsem artık meseleyi içime. Bir gün karşılaşabileceğimiz de aklıma gelmedi hiç. Özlediğimi bile o gün fark ettim. ilginç.

Hiçbir şey olmamış gibi de davranabilirdim aslında. 3-5 laf eder “görüşürüz o zaman” der ayrılırdık sanırım. İçime sinmezdi ama; bu kadar da düşünmezdim üstüne. Başta niyetim de buydu zaten. bir şeyden çok utanır; düşünmek, konuşmak istemez hiç olmamış gibi davranırsın ya, kaybedeceklerin önemsiz gelir o an, öyleydi. Dayanamadım ama tabi öyle görünce ikimizi yabancı gibi. Çok kızdın mı bana diye sordum zar zor, kızdın mı değil bak. Çoktan boşaltmışım o kaleyi ben. Umdum ki bi kaç nasihat versin her zamankilerden. Olmadı patlatsın iki tane daha eskisi gibi, yapma bak bi daha öyle desin. Yoo dedi sadece yüzüme şöyle bi bakıp. Ben kendime kızdım. Fazla değer vermemek gerekirmiş bazen. ve daha bir sürü şey.

Kendine kızmış. Bana kızması beni yeterince küçük düşüremezdi ya o yüzden. Yeterince kötü hissedemezdim o zaman. Boğazım böyle böyle düğümlenmezdi ve bu kadar acı çekemezdim. Beni ya da olayı düşünmediğini biliyordum artık, umrunda bile değildik. Garip bir sahnedeydik ve figüranlığın hakkını çok iyi verdim ben, söyleyecek bir şeyim yoktu çünkü. Üzgünüm dedim ayağa kalkıp. Üzgündüm de. Böyle davrandığı için daha çok ama, yaptıklarım için değil.


Bir gün birbirimize artık katlanamayacağımızı biliyordum. O günü tam kestirememişim bir tek. Erken gibiydi sadece biraz. İyiydik lan.

Alabim Komando Oldu #1

6. yaşımı Siirt'te kutladım. Kutladım derken ööyle ortada pasta, mum, hediye filan yoktu. Ağustos sıcağında ebelemeç oynarken bedenime dokunan çocuk elleri kutsanmama kâfi desem de, içim burulmuştu. Doğum günümden iki üç hafta sonra okul açıldı zaten. Artık büyümüştüm ve özel günlere kafa yoramayacak kadar meşguliyet sahibi olmuştum. İçimin burukluğunu da çabuk unutmuştum. Babam Alabim'le beni evimizin tam karşısındaki okula yazdırmıştı. İlk gün bize -ne hikmetse- tatildi. İkinci gün okula gittik. Alabim 3. sınıfa gidiyordu, yerini kendi bulurdu. Bense zorla sahneye çıkartılan çocuklar gibi, başını kapıdan uzatan babam tarafından öne doğru ittirildim. Gerçi bunlar gereksiz şeylerdi, şahsım okulcul bi' insandı...

Tepesinde yumruk kadar bir saç kümesiyle devasa bir horozu andıran Fatoş örtmen -kâhkülle tanışmam o güne denk gelir- samimiyetsiz bir gülümsemeyle beni içeri buyredip, bitli bicik Leyla'nın yanına oturttu. Peşinden gelen günlerde tahtaya harfleri çiziktirmeye başladı. Neymiş o? Çadııır. Diğeri? Simiiiit. Siktirin lan ordan. Çadır ve simidi reddederek kalabalıktan ayrılan AAA, OOO seslerime dayanamayan Kahkül Kadın sonunda babamı okula çağırdı. "Sınıf atlatalım kızınızı, okuma yazma biliyor." Babam sonraları zorlanırım diye izin vermedi. Susam sokağı izlemek suç bu memlekette zaten!! Zeki olmak daha da suç.

Sınıfta benim gibi okumayı bilen bi' subay kızı vardı. K.K. çareyi ikimizi günaşırı okuma yarışması yaptırmakta bulmuştu. O da bi' noktadan sonra sıkıcı olmuştu. Ama orası yeterince tuhaf bi' memleket olduğundan sıkılmaya vakit olmuyordu. Hem altı üstü çocuktum ben. Ne sıkılacaktım lan? O gün sakızın, ağızda su çalkalamanın orucu bozup bozmadığına dair teatide bulunan kızları tuvalette bırakıp, bahçeye çıkmasam, koşup düşmesem, "ben kızılay koluyum açılın" -sanki böbreğim yere düştü- nidalarıyla yardımıma yetişen Yeliz gözyaşlarımı tuzlu çubuk krakerle dindirmese, en iyi arkadaşım olmaya hak kazanabilir miydi bilmem, bilemem. Ama kelebek etkisi tesirini göstermiş, ineklerin çöp yediği o garip şehirde bana süper bir dost kazandırmıştı.

Günlerim Yeliz'le gah seksek oynayarak, gah ip atlayarak, gah kumun içinde yaprak isimli saçma ötesi yemeği servise sunarak geçiyordu. İşte böyle günlerden birinde seçimimizi seksek oynamaktan yana kullandık. Ben duvarımızın üzerine çıkıp sotelediğimiz mermer taşlardan bir tanesini almaya çabalarken, namusuma göz dikmiş piçin biri eteğimin altındaki paçalı donumu dikizlediğini fark ettim. Mermer daşı elime almamla kafasına çalmam bir oldu. Bak bakalım bir dahakine aynısını yapabiliyo muydu? O kadarla yetinmedim tabii, Alabime ispitledim deyyusu. Ben evde namusumu kaybetmemin acısına için için ağlarken; Yeliz, Alabim ve ekibine seksomanyağın kim olduğunu göstermiş, cinsi sapık kafasındaki mermer darbesini atlatamadan Alabim'den bi' araba dayak yemişti. Alabim eve geldiğinde bacısına sahip çıkmış olmanın gururuyla, sonraki günlerde belirli aralıklar duyacağım ve bana her zaman güvende olduğumu hissettirecek o mümtaz cümleyi yumurtladı.
Birisi sana bişey derse, yanıma gel.
İnsanlığım henüz ölmediğinden çocuğun hâline üzülmüştüm. Bir daha birisi bana terso yapacak olursa "hey dostum bu sorunu konuşarak hâlledebiliriz ha" diyecek, döğüş makinası abimi olaya bulaştırmayacaktım. Dediğimi yaptım, sözümü tuttum, kolumu kırdılar, yenimin içinde bıraktım.


Sonra... Alabimi askere uğurladık dün. Haşindi maşindi ama; iyiydi lan..

Şerife Teyze

Şerife teyze çocukluğuma ait travmaların başında halay çeken dombili mi dombili, sinirli mi sinirli, kolları dirseğinece burmalarla dolu komşumuzdu. Aslen Niğdeliydi bunlar. Kocası halde amele olarak işe başlamış, sonra kurban olduğum yaradan yürü ya kulum demiş. Adam depar atmış. Velhasılı şeytanın bacağını kırıp protez bile yapmışlardı. Haldeki esnafların en kodamanlarından biri olmuştu.
Dört dene çocukları vardı. Üçü kız, sonuncusu erkek. Adem. Sümüklü Adem. Bir ara seni ona alacaz falan demişlerdi de, altı ay evlerine ayak basmadım. Filiz ve Fatma sürekli döğüşüyorlardı. Hatta bir keresinde kapının camını kırmışlar da birinin eli kesilmişti. Kanlar içinde bizim kapıyı çalınca öd kesemde ciddi bir hareketlenme olduğunu hissetmiştim. Uu beybi.
Garip bir aileydi bunlar. Parayla beşyüz gram görgü alamıyordun misal. Gece gündüz demeden döğüşürlerdi. Hep bir bağırış çığırış. Birbirlerini satırla doğrasalar artık umursamıyorduk. Rutine binmişti her şey.
Ta ki o büyük güne kadar.
-----------------------
Filiz hem kapıyı tekmeliyor, hem zile basıyor. Abim açtı kapıyı.
Abimle de Filiz yaşıttı. Bir ara Filiz'i abime düşündüler. Babası zengin ya hanı??? Abim kendini Müslüm Gürses'e vurdu. Filiz'in de sevgilisi varmış zaten. Abimle ikimiz çok sevindik. Ben Adem olayının kapandığına seviniyordum içten içe. O Filiz olayına sevindiğimi sanıyordu. Ortak bir sevinci paylaşıyorduk niyahetinde, o günün şerefine bakkaldan koko almıştı bana.

- Babam, babam ölüyo. Kemal amca bize gelsin, bize gelin nolur
+ N'oldu ya?
- Annem babamı dövüyor, elinden alamıyoruz. Öldürücek!

Ahmet amca Şerife teyze'nin aksine cılız mı cılız, ölmeye üç günü kalmış bir adam kılığındaydı. Kafada kalan son çürük maydonoz demeti kadar saç, ve ağızda birkaç kırık diş.

+ Tamam geliyoruz.

Bu çoğul eki şüphesiz ki manasız değildi. Ailecek gittik tabi ki. İlk defa karısından dayak yiyen bir adam görmenin haklı heyecanını yaşıyorduk.
Ahmet amca öylece uzanmış yere. Gözler kapalı, öldü mü, ölü numarası yapıp ayıdan kurtulmaya mı çalışıyor bilinmez.

+ Naptın adama ya?
- Orospularla gezeeyo bu godoş, keeel keeel, onca sene senin fakhırlığını çektim, şimdi paraları ruslara yedir diye mi çektim seni leeeen, ibine
+ Yahu bi sakin ol, naptın adama? Nasıl bayıldı ki bu?
- Kolonya şişesiylen gafasına vurdum, keeel keeel bu sefer ölmesen bile gece uyurkene ayakhlarından elenktrink verip seni hopur hopur hoplatmazsan yüzüme tükürsünler leeen

Ahmet amcanın kafasına eyüb sabri tuncer yazısı çıkmıştı. Soğuk damga gibi.
Aynı şişedeki kolonyayla kendisini ayılttılar. Bu ayılınca Şerife teyze kontratağa geçti, defansta babam vardı. Bu sefer gol değildi.
Biz kaçalım artık evden beklerler dedik. Evde kimse yoktu ki lan, hepimiz oradaydık.
Ahmet amca babamı çekti;

-Abi nolur getmeyin, bu garı beni geceleyin kesin öldürecek, abi cinayete ortakh mı olacağınız, senin de çolun çocuğun var, yetim mi galsın bunlar
+ Olur mu Ahmet abi, bişey olmaz yahu, yaptın mı bilmiyorum dediği şeyi ama, barışmaya bak bir şekilde. Yoksa sonu kötü.
--------------------
Akşam Bizimkiler'i izlerken yandan yine çığırış sesleri geldi. Ahmet abi bir posta daha zopa yemişti galiba.

-Anne orospu ne demek?
+Bir takım kötü kadınlar, boşver



===============================================================

12 Nisan 2009

Hee..

Onu diyodu yaani. Köfteyi çakmam uzun sürmedi. Dünyanın en güzel onayı çıkıverdi ağzımdan: "Tamam ulan! Sen nasıl istiyosan..."

Evlerin ışıkları söndüğünde önce gözlerimizi kocaman açacak, sonra cigaralarmızdan birer nefes alıp bakışlarımızı pusacaktık. Omzuma dokunmasıyla dışarı fırlamamız bir olacaktı. O önden, ben arkadan. Ben sağdan, o soldan. Halil'in kapısına vardığımızdaysa ikimiz birden; yandan yandan. Yengeç miyiz olm biz? Şşş! Bi' duyan olur lan.

İyi güzel de hiç içime sinmedi be. Sanki kapıyı açabilecek de... Laf işte. "Bu plan işlemez amınakeyim. Üç voltalık kodes sonumuz olur, gel vazgeçelim." desem, bitse şu işkence? O topa gelişine vurmayacaktım hacı. Hem kesin arabeske bağlar, bu benim meselem, derin meseleee... Sevdanın türküsünü bi' sen biliyon sanki gancığın dölü. Sonra ne ödlekliğim kalır, ne satıcılığım. Namustan gol yemiş gibi olurum. Dönemem lan sözümden. E aptallığıma doymayayım, bile bile lades diyeyim, bu mudur yani?

Budur abi.

Motoru bozdum, yediğim içime sancı oldu, ben kaçayım artık evden beklerler? Yok yok, hiçbiri kâr etmez. İyiydik lan demez, Ayı Kemal bu. Otur lan ımcık der, çökerim olduğum yere. Vah başıma neler gelee. Anan ölee. Baban tepee. Düştük bir onulmaz derde. Neyse abi, gidecem dedimse gidecem. Kaçma fikrini kafamdan attım. Oturdum Kemal'le naapıyorum? Evlerin ışıklarının sönmesini bekliyorum. Hahah cartayı çekmesine ramak kalmış dedeler kırmızı nokta kovalarlar olm bu saatte. Sonra da hiçbişi olmamış gibi yatar, hoca allaaekber diyesiyece osura osura uyurlar. Işıklar sönecekmiş. Hee! O an aklımdan geçen tek şey Kemal'in karşısına geçip

"Işıhlar sönmeyecek loooo" diyerek kafayı güzellemekti; ama götüm yemedi. Dudaklarımı büzüştürüp sigaramdan hızlı hızlı nefesler alıyordum. Artizlik olsun diye mereti ağzımın kenarında tuttuğumdaysa duman ciğerime doluyor, öksürüğe kesilerek karizmama resetlerden reset beğeniyordum. Her şeyi bilen Kemal pek tabii ki bunun da çözümünü biliyordu: İçmesini bilmeyesen içmeyeceksin. Hee...

Zaman geçtikçe içimin darlanmasına katma değer vergileri bindi. Ulan kriz de yok ki ötv indirimi yapsınlar. Vay babayın, sokakta kedi bile kalmadı. Bizim götte bok donmuş, ışıklar sönecek de planı işleticez.

- Kemal be
+ Ne?
- Senin bu Halil'le ne alı..
+ Kız meselesi
- Hee
+ Derin mesele
- Öyle öyle de, o hatun seni reddetti diye biliyodum ben
+ Koçum
- Abim?
+ Bir kız hayır diyorsa aslında evettir
- Hee, haklısın, hee...

Kemal'in o ayıdan miras kalmış gibi duran irilikte bedenine bile büyük gelen bu lakırdıları nerden işittiği muallaktaydı ve benim yeni uğraşım bu muallağı kurcuklamaktı. Saat 12'yi çoktan geçmişti ve biz hâlâ kaldırımın sarı taşına tünemiş, sönecek ışıkların peşindeydik. Annemle babam olsa bu saate kadar nerede olduğumun dalaveresini düzenlemeye çalışırdım. Yoktular lan. Ben de tuttum Kemal'in bu acayip lakırdıları nerden arakladığını düşündüm durdum. Uyku da fena bastırdı bee. Yak bi' cigara daha, gönder ciğere ciğere.

Hikâyenin çıkışına dönecek olursak; Halil mahallemizin bıçkın delikanlıları tarafından -fazla normalliğinden- kabul görmeyen okumuş adam olmuş yegane numuneliğiydi. Ailesi kendisinden beş yaş küçük Mevsim'i Halil'e istediğinde, parmaklara yüzüklerin geçmesi uzun sürmedi. Çünkü beline kadar gelen kumral saçları, inciden bozma dişleri ve uzun ince boynuyla bildiğimiz güzel tarifine uyan Mevsim, ayı kemallerin değil, okumuş adam olmuş halilerin harcıydı. Kemal duruma epey içerlemişti. Ulan ayı, şu kız seni evine alsın da ninja turtle gibi göbeğinin üzerinde çevrinmeni mi izlesin? Hatta seni kim n'aapsın? Askere gidip az adam olunca, Naciye'nin dişlek torunu; belki, anca... Mevsim şimdi Halil işte olm.
Sen gamlı hazan, o ise bahar, dinle de vazgeç,
Sen kendine kendin gibi bir taze hıyar seç.
Artık götünün soğuğu yeterince çekmesinden midir, aklının başına gelip görmediğini gözüne göstermesinden midir, nedendir bilmem; birden doğruldu Kemal.

- Kalk lan gidiyoz.
+ Nereye?
- Ebeninkini yemeye
+ Hee...

Sıskalıktan kemikleri sayılan ikinci adam olmak kolay değildir beyim. Leb demeden sağdan sola beş harfliye Çorum cevabını şak diye yapıştırabilecek kapasite gerektirir çoğun. Yeri gelir ağzı bıçağa açtırmaz, acısını içinde yaşamak isteyen adamın bir adım gerisinde hiçbi' şey olmamış gibi dolanmaya devam edersin. Bizim de kendimize göre belirli yeteneklerimiz vardı hani... Yani daha fiktif düzeyde sapır sapır döküldüğünden elde patlayan boktan planımızdan kimseye bahsetmedim. O geceyi yaşanmamış sayıp peşinden gelen gecelerde Kemal'in ayılıktan çıkıp öküz gibi böğürmelerini görmedim, duymadım, bilmedim. Zaten sonraları Kemal de benim bilmediklerimi bilmekten vazgeçmeyi becerdi. Mevsim'le Halil memur düğünüyle gerdeğe girip, İstanbul'a göç etti. Aylar, yıllar geçti, mevsimler değişti. Biz hep aynıyız ama. İyi parlatmışız keyfimizi, nasıl gıcır. Bi' gün yine böyle akşamı kahvede etmişiz, sokakta ışıkların sönmesini kutlayacaz, ağzımdaki baklayı çıkarıverdim.

- Abi senin Mevsim vardı ya
+ Ee?
- Halil İstanbul'da kevaşelerle gününü gün edip, bunu da köle gibi kullanıyomuş
+ Valla mı lan
- Hee..
+ Yazık olmuş
- Öyle öyle

Kemal ayı filandı ama, iyiydi lan..

11 Nisan 2009

Orası iki blog ötede ağbi

Böğün itibariyle blogumuz resmen açılmıştır. Limonata servisi birazdan başlayacak. İzdiham yaratmayın.